Sözlü iletişim aracı olan dil ile çeşme escort sözsüz iletişim aracı olan kıyafet arasında paralellik vardır. Ayrıca dilin, kıyafetin ve selamlaşmanın zaman içinde birlikte değiştiğini de söyleyebiliriz. Osmanlı döneminde İstanbul’da, gerek dil, gerekse kıyafetler ağırdı. İri kavuklar, ağır kaftanlar giyen insanların kullandıkları dil, tamlamalarla, edebi sanatlarla süslüydü; bu insanların selamlaşmaları da oldukça uzundu, adeta küçük çapta bir tören niteliğindeydi; örneğin yerden temennada bulunulurdu ya da bir bayram ziyaretinde “Cenâb-ı Hak, emsâl-i kesiresiyle müşerref eylesin” şeklinde sözlü selamlaşmalar gerçekleştirilirdi (Sertoğlu, 1992).
Bugün ise dilimiz, çeşme escort kıyafetimiz eskiye oranla sadeleşmiştir. Kot pantolon üstüne bir tişört giyen gençler, yolda karşılaşınca, ellerini hafifçe kaldırıp “selam” diyorlar; bu selamlaşma en çok iki saniye sürüyor. Kot pantolon giyenler, temennada bulunsunlar, ya da “….emsâl-î kesiresiyle….” deseler her halde olmazdı.

Aynı şekilde, ağır kaftanlar kavuklar giymiş iki Osmanlı, yalnızca “selam” deyip yürüseler, bu da olmazdı. Değişen yaşam biçimlerine paralel olarak, sözlü ve sözsüz iletişim biçimlerinde de değişiklikler ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda örneklenen kültürel değişme, sadece ülkemize özgü değildir. Bir zamanlar Avrupa’da, özellikle 17.Yüzyılda, saray çevresinde kıyafette ve dilde, aşırı ölçüde doğallıktan u-zaklaşma görüldü. Kadın ve erkek kıyafetlerinde danteller, peruklar, süsler arttı, günlük dilde edebi sanatlar yoğun şekilde kullanılır oldu. Bu dönemde “ayaklarım” demek kabalık sayılıyordu; bunun yerine “sevgili acı çekenlerim” demek bir kibarlık işaretiydi. Yine kibarlar, “bir bardak su” yerine “bir iç banyo”, “yanaklar” yerine ise “iffetin taçlan” diyorlardı. Moliere’in “Gülünç Kibarlar” adlı eseriyle hicvettiği bu kibarlık modasının Fransa’daki adı “La Preciosite”, İtalya’daki adı “Marinisme”, İngiltere’deki adı “Euphemism”, İspanya’daki adı ise “Gongorisme” idi (Oflazoğlu, 1978). Zamanla bu moda kayboldu, Avrupa’da eskiye oranla daha sade kıyafet ve dil kullanılmaya başlandı.
Moliere’in hicvettiği aşın kibarlık tutkusu, sanırım dünyanın hemen her ülkesinde, zaman zaman ortaya çıkmıştır. Kibarlık olsun diye kayıkçıya “zevrakçeci, zevrakçeci….” diye seslenen Osmanlı kalem efendisinin öyküsü, bir zamanlar ünlüydü. Kültürümüzde, doğal davranması beklenen insanlarımızın kibarlaşma gayretleri, her zaman mizah konusu olmuştur. Bu konudaki öykülerden birisinde, bir Anadolu şehrinden İstanbul’a taşınmış bir hanımın, İstanbullu tanıdığına “Kaç gündür geliyoruz, gidiyoruz, sizi evde bulamirik” dediği anlatılır. Sanırım bu öyküde, bir yandan insanların iletişim biçimlerini değiştirmelerinin kolay olmadığı dile getirilirken, bir yandan da çeşme escort değişmeye/gelişmeye çalışanın gülünç duruma düştükleri vurgulanmaktadır. Bence bu görüşe tamamen katılmak zor. Çünkü iletişim biçiminin kolayca değişmediğini ileri sürebiliriz; ancak gerek sözlü, gerekse sözsüz iletişim biçiminin, yaşamdaki diğer öğelerle birlikte, eninde sonunda değişime uğradığı da bir gerçektir. Bazı insanların aşın kibar davranmaları, toplumda yadırganabilir, sorun yaratabilir. Fakat insanların, yeni ve ilginç buldukları birtakım davranışları taklit etmeleri, her zaman sağlıksızlık işareti değildir. Aralarında kibarlaşmanın da bulunduğu bu tür davranışlar, uyum sağlamanın ve gelişmenin göstergelerinden birisi sayılabilir.